Thursday, January 19, 2012


SERININ DEVAMI BOLUM 1 PART 9




-bilemem.. dedi bekci dayi, piskin piskin gulumseyerek. ve sozlerine devam etti: -gel bir anlasma yapalim

seninle.. ikimiz de birbirimize karsi durust olalim, kacak dovusmeden, erkekce konusalim. \\\\ amina

kodugumun bekcisi cok kotu bir yem atmisti ortaya.. bu teklifi kabul edip butun dogrularimi dokup

sacamazdim, bu teklife hayir diyemez veya sessiz de kalamazdim cunku bu hareket de, bu zamana kadar

soylediklerimin yalan oldugunun tescillenmesi anlamina gelecekti.. bana, bu teklifi kabul edip de onceki

yalanlarimda israr etmekten baska bir care birakmamisti amk bekcisi. tam yalanlarimda israr etmek uzere

konusmaya baslayacaktim ki, bekci dayi buna izin vermeyerek kendisi soru sormaya basladi: -orada tam

olarak ne gordun?? -nerede?? -mezarda? \\\\ cevap vermedim. aslinda cevap vermememin nedeni, bekcinin

bana zarf atiyor oldugunu dusunmemdi. gayet gozle gorulur bir insani gormemis gibi yaparak gizemli bir hava

olusturacak, akli sira beni korkutarak gordugum herseyi bana anlattiracak, hazir gorduklerimden baslamisken

sira bildiklerime gelecek, boylece herseyimi ogrenecekti.. ama ben bu tongalara dusmek icin gorundugumden

cok daha fazla tecrubeli biriydim, fazla fazla yemistim kendi hayatimin tokadini, insanlarinkinin tesiri nufuz

etmiyordu artik.. -bak sana ne anlatacagim.. dedi yasli bekci bir yandan bana cay doldururken. ilgimi

cekmiyormuscasina basimi baska yonlere, sanki uzakta bir tanidik gormus gibi kulubenin cam penceresinden

disari cevirdigimi gorunce, -ilgini cekeceginden adim gibi eminim, dedi  gulumseyerek \\\\ simdi gozlerimi

kendisine yoneltmis, ama hala ilgisiz havayi koruyordum. -dinliyorum, dedim iplemez bir tavirla. -bu gece,

dedi. yanibasina gittigin mezarin bos oldugunu biliyor muydun?   -hangi mezarin?? dedim. -ayse burgu.. \\ bu

ismi duyar duymaz icimde tuhaf bir endise, mide bulanmasi, bir aglama hissi olustu fakat birkac saniye

sonra gecti. -daha once pek cok kez, birbiriyle alakasiz bir cok insan, gecenin korunde bu mezarin basina

gelmis ve saatlerce beklemisler.. kimilerini ben gordum, fakat kimilerini de benden onceki bekci gormus..    

-ee? dedim sabirsizca.-eesi bu kadar insanin ayni mezara gelmesi ve o mezarin basinda birseyler gorduklerini

soylemeleri, en nihayetinde yarim akillariyla sagda solda dolasmalarina ben kendim sahit oldum.. isin daha da

garip tarafi, bu insanlarin birbirlerini tanimiyor olmalari. hatta bir gece, gelenlerden birinin mezari kazip

icindeki oluyu kacirdigini tahmin ediyoruz, cunku o gecenin sabahinda mezar kazilmis, ici bos bir sekilde

bulduk.. \\\\ -butun bu sacmaliklarin benimle ilgisi nedir? dedim baygin bir tripte. yasli adam cayinin son

demlerini dokerken konusmasina devam etti: aslinda bunu sana anlatmamaliyim, korkarsin.. \\\\\\ bu sozlerin

hemen ardindan aci bir kahkaha patlattim ve: -ben hayatta hicbirseyden korkmam.. dedim. -gonul rahatligiyla

anlatabilirsin her ne anlatacaksan.. \\\\ bekci omuz silkti: iyi o zaman.. kendin istedin. benden gunah gitti.. \\\\

cayini hizlica karistirdiktan sonra soyle bir etrafina bakindi ve anlatmaya basladi: -o bolgeye, o ayni mezarin

basina gelen butun insanlar, her biri ayri ayri olmak uzere, geldikleri saat sabaha karsi safak sokmeden az

evvel ve hepsinin geldigi gun persembe idi.. \\\\ mezarlik bekcisi bos bakislarima aldiris etmeden devam etti:

-ve hepsinin en aci ortak paydasi: gelenlerin tamami, yani gorup, taniyarak hakkinda fikir sahibi

olabildiklerimizin tamami, hayatlarinin belli bir bolumunu veya tamamini delirmis olarak gecirdiler.\\\\ iste bu

son ifade beni fazlasiyla rahatsiz etmisti. rahatsiz oldugumu belirten bir ifade takinarak baktim bekciye. bekci

dayi, benim sessiz sedasiz koydugum tepkilere zerre kadar aldiris etmeden sozlerini soyle bitirdi: -unuttuysan

hatirlatayim, bilmiyorsan uyandirayim evlat.. bugun gunlerden persembe, saat safak arefesi.. simdi ne demek

istedigimi anliyor musun rifatim? \\\\ tam o sirada agzima goturmekte oldugum cay bardagin tutan elim havada

kalakaldi.. -rifat mi? o da kim??? dedim gozlerimi kisarak.. kendimi, asiri  yagmurlu bir havada, cok keskin

bir viraji alabilmek icin aniden direksiyonu kirip karambole yelken acan manyak fakat bir o kadar da usta bir

sofor gibi hissediyordum. -ismin rifat degil mi? dedi bekci, hafiften sasalamis, fakat kendinden emin

gozukmeye calismakta direnen bir uslupla.. -fakat ben neden bundan bahsettigimi hatirlamiyorum?? dedim

sasirmis gozlerimi bekcinin irilesmis gozlerinden ayirmadan.



1 comment: