Saturday, January 21, 2012

ARKADASLAR SON GUNLERDE HIKAYEYE HIC ZAMAN AYIRAMADIGIMIN FARKINDAYIM VE BUNUN ICIN UZGUNUM, BUNUN SEBEBI TURKIYE'YE GELIYOR OLMAMDIR. SON BIR HAFTADIR VALIZ TOPLUYORUM, BIR YANDAN PASAPORT ISLEMLERI, UCAK BILETI PARASI VS YARIN TURKIYEDE OLACAGIM INSALLAH. BIRKAC GUN DINLENDIKTEN SONRA HEM HIKAYEYE ADAM GIBI DEVAM EDECEGIM, HEM DE PANPALARIMIZLA HIKAYEYI BAHANE EDEREK BIR ZIRVE YAPABILIRIZ BELKI. NEYSE, BUGUNE KADAR BENI YANLIZ BIRAKMADAN TAKIP EDEN ARKADASLARA ILGILERI ICIN TESEKKUR EDERIM, AYRICA BU HIKAYEYI ASLA YARIDA BIRAKMAYACAGIMI, NIHAYETE ERDIRMEDEN BITIRMEYECEGIMI VE BUTUN SORULARA CEVAP VERECEGIMI DE HATIRLATAYIM TEKRARDAN. HAYDI IYI BAKIN KENDINIZE, TURKIYEDE GORUSMEK UZERE..

Thursday, January 19, 2012


SERININ DEVAMI BOLUM 1 PART 9




-bilemem.. dedi bekci dayi, piskin piskin gulumseyerek. ve sozlerine devam etti: -gel bir anlasma yapalim

seninle.. ikimiz de birbirimize karsi durust olalim, kacak dovusmeden, erkekce konusalim. \\\\ amina

kodugumun bekcisi cok kotu bir yem atmisti ortaya.. bu teklifi kabul edip butun dogrularimi dokup

sacamazdim, bu teklife hayir diyemez veya sessiz de kalamazdim cunku bu hareket de, bu zamana kadar

soylediklerimin yalan oldugunun tescillenmesi anlamina gelecekti.. bana, bu teklifi kabul edip de onceki

yalanlarimda israr etmekten baska bir care birakmamisti amk bekcisi. tam yalanlarimda israr etmek uzere

konusmaya baslayacaktim ki, bekci dayi buna izin vermeyerek kendisi soru sormaya basladi: -orada tam

olarak ne gordun?? -nerede?? -mezarda? \\\\ cevap vermedim. aslinda cevap vermememin nedeni, bekcinin

bana zarf atiyor oldugunu dusunmemdi. gayet gozle gorulur bir insani gormemis gibi yaparak gizemli bir hava

olusturacak, akli sira beni korkutarak gordugum herseyi bana anlattiracak, hazir gorduklerimden baslamisken

sira bildiklerime gelecek, boylece herseyimi ogrenecekti.. ama ben bu tongalara dusmek icin gorundugumden

cok daha fazla tecrubeli biriydim, fazla fazla yemistim kendi hayatimin tokadini, insanlarinkinin tesiri nufuz

etmiyordu artik.. -bak sana ne anlatacagim.. dedi yasli bekci bir yandan bana cay doldururken. ilgimi

cekmiyormuscasina basimi baska yonlere, sanki uzakta bir tanidik gormus gibi kulubenin cam penceresinden

disari cevirdigimi gorunce, -ilgini cekeceginden adim gibi eminim, dedi  gulumseyerek \\\\ simdi gozlerimi

kendisine yoneltmis, ama hala ilgisiz havayi koruyordum. -dinliyorum, dedim iplemez bir tavirla. -bu gece,

dedi. yanibasina gittigin mezarin bos oldugunu biliyor muydun?   -hangi mezarin?? dedim. -ayse burgu.. \\ bu

ismi duyar duymaz icimde tuhaf bir endise, mide bulanmasi, bir aglama hissi olustu fakat birkac saniye

sonra gecti. -daha once pek cok kez, birbiriyle alakasiz bir cok insan, gecenin korunde bu mezarin basina

gelmis ve saatlerce beklemisler.. kimilerini ben gordum, fakat kimilerini de benden onceki bekci gormus..    

-ee? dedim sabirsizca.-eesi bu kadar insanin ayni mezara gelmesi ve o mezarin basinda birseyler gorduklerini

soylemeleri, en nihayetinde yarim akillariyla sagda solda dolasmalarina ben kendim sahit oldum.. isin daha da

garip tarafi, bu insanlarin birbirlerini tanimiyor olmalari. hatta bir gece, gelenlerden birinin mezari kazip

icindeki oluyu kacirdigini tahmin ediyoruz, cunku o gecenin sabahinda mezar kazilmis, ici bos bir sekilde

bulduk.. \\\\ -butun bu sacmaliklarin benimle ilgisi nedir? dedim baygin bir tripte. yasli adam cayinin son

demlerini dokerken konusmasina devam etti: aslinda bunu sana anlatmamaliyim, korkarsin.. \\\\\\ bu sozlerin

hemen ardindan aci bir kahkaha patlattim ve: -ben hayatta hicbirseyden korkmam.. dedim. -gonul rahatligiyla

anlatabilirsin her ne anlatacaksan.. \\\\ bekci omuz silkti: iyi o zaman.. kendin istedin. benden gunah gitti.. \\\\

cayini hizlica karistirdiktan sonra soyle bir etrafina bakindi ve anlatmaya basladi: -o bolgeye, o ayni mezarin

basina gelen butun insanlar, her biri ayri ayri olmak uzere, geldikleri saat sabaha karsi safak sokmeden az

evvel ve hepsinin geldigi gun persembe idi.. \\\\ mezarlik bekcisi bos bakislarima aldiris etmeden devam etti:

-ve hepsinin en aci ortak paydasi: gelenlerin tamami, yani gorup, taniyarak hakkinda fikir sahibi

olabildiklerimizin tamami, hayatlarinin belli bir bolumunu veya tamamini delirmis olarak gecirdiler.\\\\ iste bu

son ifade beni fazlasiyla rahatsiz etmisti. rahatsiz oldugumu belirten bir ifade takinarak baktim bekciye. bekci

dayi, benim sessiz sedasiz koydugum tepkilere zerre kadar aldiris etmeden sozlerini soyle bitirdi: -unuttuysan

hatirlatayim, bilmiyorsan uyandirayim evlat.. bugun gunlerden persembe, saat safak arefesi.. simdi ne demek

istedigimi anliyor musun rifatim? \\\\ tam o sirada agzima goturmekte oldugum cay bardagin tutan elim havada

kalakaldi.. -rifat mi? o da kim??? dedim gozlerimi kisarak.. kendimi, asiri  yagmurlu bir havada, cok keskin

bir viraji alabilmek icin aniden direksiyonu kirip karambole yelken acan manyak fakat bir o kadar da usta bir

sofor gibi hissediyordum. -ismin rifat degil mi? dedi bekci, hafiften sasalamis, fakat kendinden emin

gozukmeye calismakta direnen bir uslupla.. -fakat ben neden bundan bahsettigimi hatirlamiyorum?? dedim

sasirmis gozlerimi bekcinin irilesmis gozlerinden ayirmadan.



Wednesday, January 18, 2012


SERININ DEVAMI BOLUM 1 PART 8



upuzun sakallari ve biyigi olan, soluk benizli, yasli bir adamdi bu. uzerinde gri renkli ve dugmeli bir elbise

vardi. -siz kimsiniz? diyebildim zar zor, korkudan ve stresten tukenmis vaziyette. -ben bu mezarligin

bekcisiyim, dedi yasli  adam, hafiften gulumseyip bana moral vermeye calisarak. fakat birden yeniden kadinin

oldugu yere baktigimda hayretler icinde kalmistim, carsafi ve pecesi yuzunden sadece gozleri gorunen, hatta

gozleri bile net gorunmeyen kambur kadin, butun yapmakta oldugu isini gucunu birakmis, put gibi hareketsiz

vaziyette duruyordu. son derece sogukkanli gorunen ve "ben butun olayin farkindayim" gibi bir havaya

burunen yasli adamcagiz, bir eliyle gozlerimin onune set yapip yuzumu kapatirken, diger eliyle de omzumu

tutarak bana arkami dondurmeye calisiyordu.. butun bunlari yaparken yani beni cekistirirken bir yandan da:

-sakin bakma, sakin konusma.. gel haydi gidelim buradan.. diyordu/// ben oraya bakmaya calistikca yasli

bekci de beni engellemeye calisiyordu. -yuru hadi gidiyoruz dedim! \\\\ yasli bekciyle beraber mezardan

uzaklasmaya basladik.. -iyi ama nereye gidiyoruz?? diye sordum az once yasadigim garip olayin etkisinden

cikamamis bir sekilde. -seni kulubeme goturuyorum, korkma. biraz kucuk ve soguktur, ama iki bardak cay

iceriz, hemen isiniveririz.. dedi bekci. cok buyuk bir kabristanin neredeyse disina cikmis, kiyisinden kiyisindan

yuruyor, etrafini dolasiyorduk. yolculuk boyunca tek kelime konusmadik. yaklasik bi 20 dakika kadar

yurudukten sonra, nihayet kabristanin obur ucuna varmistik. -iste benim kulube.. gec otur bakalim soyle..

sobayi da yak.. \\\\ bekci dayi caylari koyduktan sonra oturup agir agir soluklandi, bir iki of cektikten sonra

konusmaya basladi: -simdi anlat bakalim delikanli.. kimsin nesin kimlerdensin? gecenin korunde, bu saatte

burada ne isin var? \\\\ acilen bir yalan bulup uydurmaliydim. -ailem kizarkadasimi onaylamadigi icin, evden

kactim.. dedim hafiften kizarmis  vaziyette. yalan soylemekten de, yalan soylemek zorunda birakilmaktan da

nefret ediyordum. -mezarliktan baska kalacak baska yer mi yoktu oglum??? \\\\ bekci dayi, son derece ikna

olmamis gulumsemeli bir ifadeyle suratima bakiyordu. -mezarlik kadar sakin ve gizlenilesi bir yer daha yok

diye dusundum.. dedim piskin piskin. bekci dayinin gozlerinde "ben kacin kurrasiyim yer miyim bunlari"

ifadesi vardi. inceden gulumsuyordu. -gel seninle bir anlasma yapalim delikanli.. ikimiz de birbirimize yalan

soylemeyelim, durust olalim. \\\\ bunun uzerine tek kelime etmemis, olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap

vermemistim. kabristan bekcisinin merakli gozleri simdi de elimdeki mavi dosyanin uzerinde geziniyordu. uzun

uzun dosyayi suzdukten sonra gozlerime dikti yasli cokuk gozlerini: -bu dosya nedir? \\\ sessizligimi korumaya

devam ediyordum. sanki ona bir aciklama yapmam gerekiyormuscasina takindigi bu tavirdan hic ama hic haz

etmemistim. bir an once kalkip gitmek istiyordum ama gecenin korunde mezarligin ortasinda, beklemek icin

daha guvenilir bir yer yoktu.. kisa bir sure kulak kesilince, mezarligin iclerinden gelen tuhaf inleme, kahkaha

karisimi enteresan sesler dikkatimi cekti. -bu sesleri sen de duyuyor musun bey amca? diye sordum. -evet..

dedi bekci, yeniden "bilmez miyim amk" gulumsemesini takinarak. -ne sesleri bunlar? diye sordum.            

-sarhoslar, kafayi ceken ayyas capulcular, polise enselenip geceyi nezarethanede gecirmemek icin gelip

burada iciyorlar, dedi. kafasini yaklastirip imali imali gozlerini buyuttukten sonra -bunlar da senin kafadan

baksana, isi gucu birakip mezarliga kosuyorlar.. dedi ve dalga gecer gibi konusmayi birakip ciddileserek

devam etti: burasi kabristanin kuzey yarim adasi, burada sarhostan baska birsey olmaz. onlarin da kimseye

pek zarari dokunmaz. ancak diger taraf tekin degildir, bu saatte hic kimse oraya gitmez, ben bile.. \\\\ -hangi

taraf? dedim. -guney tarafi, seninle karsilastigimiz bolge, cevabini aldim. bir an durdum, bir iki saniye

dusundukten sonra, sormam gerektigine inandigim soruyu sordum: -peki o halde, neden bu gece benimle

birlikte oradaydin?





Tuesday, January 17, 2012

SERININ DEVAMI BOLUM 1 PART 7




daha kopegin birsey yapmasina gerek kalmadan, oyle bir can havliyle duvara tirmanmaya basladim ki, ucu

bucagi bitmez gibi gorunen uzun mu uzun hastane duvarlarini, duvarlara islemis otlarin da yardimiyla

tirmanivermistim. gordugum seyin gercekten o kopek oldugundan emin olmak icin yeniden assagi bakmayi

dusundum, ama sonra bunu yapmaktan vazgectim. sayet gordugum sey o kopek ise, -ki bundan adim gibi

emindim- onu bir daha gormek istemedigimden emindim. ancak acaba hastanenin bahcesinde ne isi vardi?

diye dusunmeden de edemedim... \\\\\\\ duvari tamamen tirmanip, son engelden de kendimi disari

attiktan sonra, sokakta kaldirimda buluverdim kendimi. -vay anasini lan, dedim. aklimi kacirmak uzere

olmama ragmen, sokakta, disarda, ozgurce dolasabiliyor olma duygusu, oylesine buyuk bir keyif veriyordu

ki, bagira cagira sarki soyleme istegi uyandiriyordu icimde. elimin terlemis olmasina hic aldiris etmeden,

dosyayi kaybetme korkusundan siki siki tutuyor, bir an olsun dikkatimi oradan ayirmiyordum. seri adimlarla

caddenin karsisina  gectikten sonra, kendimi sehir mezarliginin kapisinda buluverdim. "bu kadar kolay

olacagini bilmiyordum.." dedim kendi kendime.. hemen telefona sarildim, bulusabilmek icin kuzeni aramaliyim

diye fakat cok gecmeden telefonun sarjinin bitmis oldugunu  gordum. buyuk sehir kabristanina girer girmez bi

urperti kaplamisti icimi.. olumun butun soguklugu burada, geleni geceni avlamak istercesine pusuya yatmisti

sanki.. kabristanin butun kabirleri agizlarni sonuna kadar acmis, siradakini bekliyorlardi.. safak sokmek

uzereydi ama bir turlu bitmiyordu bu gece.. safak sokene ve kuzeni bulana kadar burada bekleyecektim

mecbur. birden kulagima carpan bir serzenis, bir mirilti, daha dogrusu aglamakli bir ses.. birileri aglar gibi,

agit yakar gibi kendi kendine soyleniyordu.. cok degil, sadece dokuz on mezar kadar ilerde, kucuk, minik bir

mezarin basinda,arkasi donuk carsafli, yasli basli oldugu sesinden anlasilan bir nene, agit yakiyordu.. ancak

gecenin korunde bu saatte burada agliyor olmasi ayri bir tuhaf olan nenenin, konusmasi da bir tuhaf geliyordu

kulaga.. buyuk ihtimalle agit yakmakta oldugundan kulaga bu sekilde geliyor diye dusundum, tedirginligi elden

birakmayarak. -vay enem enem vay hormiserem gulazim.. gibi ne anlama geldigini anlayamadigim, sadece

vay enem kisminin vay anam oldugunu tahmin ettigim icin agit yakmakta oldugu ihtimaline vardigim seyler

soyleyen bu ihtiyari, birazcik da olsa teselli etmek istegi dogdu icime.. -yazik.. dedim. kimbilir nesini kaybetti,

nesi oldu de bu agitlari yakiyor.. yasli kadin durmadan dizlerini dovuyor, ne anlama geldigini bilmedigim

seyleri tekerleme gibi tekrar ediyordu. ayaga kalktim, kadina dogru bir iki adim attigim anda dikkatimi birsey

cekti.. bebek mezarina dogru donuk vaziyette olan ve yine bebek mezariyla konusan kadinin oturdugu yer,

bir baska mezarin mermeriydi ve mezarin tasinda "ayse burgu" yaziyordu. dikkatimi ceken sey ise, bu iki

mezarin etrafi, siyah tek bir cember isaret ile cevrilmisti. yani sanki demir bir cubukla, toprakta bir daire

olusturulmustu ve mezarlar da bu dairenin icinde bulunuyorlardi. tam teyzeye seslenecegim esnada, birden

omzuma bir parmagin dokundugunu hissettim. kan beynimden tamamen cekilmisti, kalp atislarim o kadar

hizlanmisti ki, bir an ciddi ciddi oracikta oldugume inandim. korkunun getirmis oldugu refleks ve panik ile,

gayr-i ihtiyari, disaridakilerin duymasinin mumkun olamayacagi bir sekilde, yani icimden bir euzubesmele

cektim. sabahtan beri mirildanan, agit yakan, kendi kendine turlu turlu seyler konusan carsafli kadin birden

durdu ve sustu. ne kadin arkasini donup bana bakiyordu, ne de ben arkami donmeye cesaret edebiliyordum.

sirtimdaki dokunma hissini yeniden hissettim ve yine arkamdan gelmekte olan bir fisilti duydum: -delikanli...

bayilmak uzere gibi hissediyordum. sirtima dokunup duran kisi  en sonunda elini omzuma koydu ve beni

kendisine dogru cevirdi: bakma oraya oglum.. bakma sakin



SERININ DEVAMI BOLUM 1 PART 6



aniden pencere de acildi. sanki ceyran yapar gibi, pencerenin birden acilmasiyla kapi kapaniverdi. tam olarak nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde, yarim yamalak acilir gibi olan kapi, sonradan acilan pencereden gelen siddetli

ruzgarin etkisiyle birden kapanmisti. islik sesleri de kapi gumlemesiyle beraber kesilmisti ancak koridordan hizli hizli yuruyen, hatta belki de kosmakta olan birilerinin adim sesleri geliyordu. iyice panik olmustum artik, bir elimde

dosya, diger elimde silah, oldugum yerde bayagi bayagi soka girmis, kimildamadan korku icinde sesleri dinliyordum. hem kosma hizi, hem de cikan sesler, ritmik bir sekilde cogalarak yaklasiyordu. -atla!!!!  kulagimin dibinde, sanki

beynimin en ic koselerinde duymustum bu sesi. fisilti seklinde, ama o kadar net, o kadar vurgulu tonda bir fisiltiydi ki, ciglik olsa bu kadar etkili olamazdi. hic tanidik olmadigim biri aceleyle kulagima fisildiyordu sanki, fakat

beynimin icinden geliyordu ses, yanimda kimsecikler yoktu cunku. -atla!!! odanin acilan penceresine dogru tedirgin bir iki adim attiktan sonra assagiyi iyice suzdum. evet, ikinci kattaydim, yere de cok yakin sayilmazdim fakat yillardir

bicilmemis cimler, otlar, son derece atlanilabilir gorunuyordu. son bir kez daha -atla! cagrisini duydum. belki de kendim olusturuyordum bu sesleri kafamda, feci sekilde panik olmustum cunku. koridordan gelen sesler iyice yaklasmisti

artik.. pencereye bir kus gibi, ayaklarim bedenimi tasiyacak sekilde tunedim. atlamaya hazirlaniyorudm. bir yandan atlamaktan korkuyordum, ote yandan yakalanacagim diye aklim cikiyordu.. cebimdeki silahi tekrar bezine sardiktan sonra

assagi dogru yavasca birakiverdim. otlarin uzerine duzen beze sarili silahtan kucuk bir hisirti disinda fazla bir ses cikmadi. gozlerimi kapattim, derin bir nefes cektim. tipki sahilden baslayarak, buz gibi denizin icine yurumek gibi, eger

bir anda dalmazsam, asla alisamayacak, hatta belki de vazgecmek zorunda kalacaktim. yine "en kotu karar, kararsizliktan iyidir" dedim ve kendime daha fazla dusunup vakit kaybetme olanagi birakmadan, tuner vaziyette biraktim kendimi

assagi biraktim.. daha oncesinde koydeki arkadasim sedattan duymustum, kucukken ahirin damindan assagi atlayip kolunu kirinca ona da babasi ogretmis, eger bir yerden atliyorsan, ayaklarin yere deger degmez ayaklarini yamultup, vucudunu  kivrak

bir sekilde yere sermeli ve yerde, sanki yatakta uyurken saga sola donuyormuscasina yuvarlanmalisin. bu sayede ayaklar ve bacaklar, yere dusmenin getirdigi butun siddet ve baskiyi yuklenmez, vucutta olusabilecek hasarlarin dagilimi

arttigi icin organ basina dusecek hasar miktari azalir, ve hatta tehlike sinirinin altina iner. dolayisiyla kirilacak olan kol, bacak, kafa, kaburga vs gibi organlar kirilmaktan incinmeye terfi ederler. bende de cok farkli bir etkisi

olmamis, kollarim, bacaklarim ve gogsumdeki hasar incinmeden oteye gecmemisti belki ama, bu atlayis bana, gunlerce uzerimden gitmeyecek siddetli agri ve sizilara mal olacakti.. kafami cakilmis oldugum yerden yavasca kaldirdim. acidan

yasarmis gozlerim bulanik goruyordu herseyi..birkac saniye sonra goruntu netlesmeye basladi. karsimda, ancak cok degil, bes alti metre otemde, bir cift goz uzerime dikilmis, bana bakiyordu. hemen elimi belime attim ama sonradan hatirladim,

atlarken agirlik yapmamasi icin silahi beze sarip pesinen gondermistim onu cimlere.. oteki elimde olmasi gereken dosya da yoktu ortalikta, duserken bir yere firlamis olmaliydi.. karsimda dikkatlice beni seyreden gozlerin capi gittikce buyuyor, yani

her gecen saniye bana daha cok yaklasiyordu. bir an, parmaklarimdan birkaci, yerde birsey kavradi. silahin sarili oldugu bez oldugunu umit ediyordum, tam olarak ne oldugunu anlayamiyordum cunku avuc iciyle degil, parmak uclarimla

dokunuyordum sadece. ani bir sicrayisla yerdeki sey her neyse kaptigim gibi ayaga dikildim, iste ne olduysa o anda olmus, ayni anda hem az once camindan atladigim muhasebe odasininin isigi yanmis, hem elimde tuttugum seyin mavi dosya

oldugunu farketmis, hem de karsimda dikilen, neredeyse boyu bana yetisecek kadar devasa ve gozlerini bana dikmekte olan seyin, hem koyde hem de kabuslarimda gordugum o iri ve psikopat kopek oldugunu farketmistim.
HIKAYEYI TAKIP EDEN ARKADASLAR, 2 GUNDUR BIR TAKIM OZEL SORUNLARLA UGRASMAK DURUMUNDA KALDIGIM ICIN BLOGU IHMAL ETMIS BULUNDUM, BU OLAY ICIN AFFINIZI DILIYOR, ANLAYISINIZA SIGINIYORUM. HIKAYEYE KALDIGIM YERDEN DEVAM EDIYORUM

Friday, January 13, 2012

SERININ DEVAMI BOLUM 1 PART 5

(BU GECEKI SON PART BEYLER.. COK UYKUM GELDI AMK :( YARIN KALDIGIMIZ YERDEN DEVAM)

adimlarim oylesine yavas, oylesine sessizdi ki, ben bile duyamiyordum. gundelik trasini olan, tras kolonyasini

suren bir erkegin ayna karsisindaki rahatligi, caldigi keyifli islik neyse, assagi yukari ayni ezgiyi duyuyordum

ancak bu ortam boyle bir olay icin o kadar uygunsuz ve alakasizdi ki, tuylerim diken diken olmaya baslamisti.

artik odanin kapisina son bir iki adim kalmisti. sag elim yavasca, belimdeki silahi kavradi.. tam icimden

besmele cekecekken icerdeki her kimse, sabahtan beri yarim yamalak vaziyette acik olan ve surekli gicirtilar

cikaran kapiyi birden cekip kilitledi. birkac saniye suren $ok aninda butun vucudumun kaskati kenetlendigini

hissettim. resmen sok olmus, kalakalmistim, cunku icerdeki kisi her kimse, musluktan su akitmaya ve islik

calmaya kaldigi yerden devam ediyordu. -kimsin lan sen!!! diye bagirdim karanligin guftesinde. sesim yanki

yapiyordu. ama icerdeki seslerde en ufak degisiklik yoktu. belimdeki silahi cekmis, kapiya dogrultmustum

simdi. -disari cik! disari cik lan! \\\\ fakat fayda yoktu. icerdeki sesler sanki bir teypten geliyormuscasina, ayni

istikrarla sureklilik arz ediyordu. korku iliklerime kadar islemis, nefesim kelimenin tam anlamiyla kesilmisti.

ote yandan mavi dosya icin fazla vaktim de kalmamisti. "bununla ugrasmaya degmeyecek" dedim kendime ve

gozlerimi ve de silahimi kapidan ayirmadan, birer ikiser adimlarla muhasebe odasinin onune kadar geldim.

gozlerim karanliga, kafami gozumu saga sola carpmayacak seviyede alismisti ama yine de tam bir netlik soz

konusu degildi.. onunde beklemekte oldugum odanin muhasebe odasi oldugu, tekrar terkar ezberledigim

harita sayesinde varsayabiliyordum. el yordamiyla oda tespit etmek elbette kor bir insana renk begendirmek

kadar imkansizdi ancak ezberledigim harita sayesinde bulundugum yerin takriben de olsa dogru olduguna

inaniyordum. bir an durdum: haritayla ilgili bir tuhaflik sezinledim. evet, bir gariplik vardi. cunku hatirladigim

kadariyla bu katta yalnizca bir tek tuvalet olmasi gerek, o da merdivenlerin basladigi yerde olmaliydi. oysa az

once su seslerinin geldigi yer, merdivenlerle uzaktan yakindan alakasi olmayan, kuytuda kalmis, hastane

bahcesi cephesine dogru acilan bir odaydi.. fakat bunlarla kaybedecek vakit yoktu. 10 dakika coktan bitmis

olmaliydi. kapiyi acmayi denedim ancak zaten bekledigim uzere, kapi kilitliydi. bir iki sert tekme de netice

vermeyince, elimdeki silahin kabzasiyla butun gucumle kapinin koluna vurmaya basladim. kapiya silahla her

vurusum, binanin koridorunda inanilmaz bir yanki yapiyor, yurekleri agza getirecek cinsten cinlamalar

cikariyordu. nihayet dorduncu denemeden sonra kilidi kirmayi basarmistim. iceri adimimi attigim anda

cebimde bir titreme hissettim. hemen telefonumu cikardim, gelen mesaj buraktandi: "0927338452....."

karmakarisik rakamlardan olusan bu mesajin en altinda da: "kasanin sifresidir. acele et." yaziyordu. -bir

dakika, dedim. bir saniye.. arkadas, bu ne dakikliktir? bu nasil bir zamanlamadir??? bugune kadar buragin

boyle cok zamanlamasina sahit olmustum. oyle ki, her seyi saniyesi saniyesine yetistirebiliyor ve pek cok

seyin zaten halihazirda yerini de bilebiliyordu. bu ozelligi sayesinde mukemmel planlar kurabiliyor ve tum

planlarini tikir tikir isletebiliyordu.. ama bu seferki beni gercekten sasirtmisti. tam odaya girdigim  ani

yakalamasi inanilmaz diye gecirdim icimden. odaya girer girmez kapiyi arkamdan kapattim. telefonun isigi

yardimiyla hemen kasaya numaralari tek tek girmeye basladim. kisa sure icinde acilan kasanin icinden mavi

dosyayi aldim. fakat is mavi dosyayi almakla da bitmiyordu, bitmeyecekti.. mesele dosyayi buraga da

kaptirmamaktaydi. eger bu santaj malzemesine tek basima sahip olabilirsem, buraga ihtiyacim olmadna ve

birini oldurmek zorunda kalmadan santajimi yapabilecek ve buradan kurtulabilecektim. birden kafamda

simsekler cakti. burak, kuzenimle telefonda benmisim gibi konusmus ve mezarlikta bulusacagimzi soylemisti.

buyuk ihtimalle bunu sadece ama sadece, kuzenimin, benim buradan cikacagima inanmasi ve yapmasi

gereken seyi ciddiye alip yapabilmesi icin uydurmustu ancak yine de soylemisti. kuzenim suanda sehir

mezarliginda beni bekliyor olmaliydi. eger bu binadan disari ciktiktan sonra da bir sekidle hastane duvarlarini

asmayi basarir ve arka kapinin oldugu taraftan mezarliga kacabilirsem, orada kuzenimle bulusur ve mavi

dosyayi ona emanet edebilirdim.. hemen mezarliga gitmek icin kapiya dogru yoneldim fakat neseli islik

sesleri, gittikce cogalarak icinde bulundugum odanin kapisinin arkasinda maksimum seviyeye ulasmisti. az

once islik calip kapiyi kilitleyen sey her neyse, su an tam olarak icinde bulundugum odanin, yani muhasebe

odasinin kapisinin arkasinda isliklarina devam ediyordu. odanin kapi kolu yavasca cevrilmeye basladi..